Çanakkale Mutlu Son Masaj Salonu

Çanakkale Mutlu Son Masaj Salonu

Robert tam bir dakika mevzuşmadı, sonucunda mevzuştuğunda ise sesinde hafifçe bir pişmanlık vardı. “Gitme vakitı geldi,” dedi. I˙çeri adımını atan Mary, Caroline kapıyı arkasından sıkı sıkı kapatırken çevresine baktı. Galeri sanki iki kat bü yü mü ş benzer biçimde geldi ona. Eşyanın derhal hemen hepsi, bü tü n tablolar, halılar, avizeler, duvar sü sleri yok olmuştu. Parıl parıl cilalı kocaman yiyecek masasının yerinde, ü ç nakliye kutusunun ü stü ne konulmuş kalınca bir plaka Çanakkale Mutlu Son Masaj Salonu sunta, onun ü stü nde de ö ğle yemeğinin artıklan duruyordu. Bu eğreti masanın çevresinde dö rt sandalye vardı. Bastıktan yer mermerden bir ovayı andınyordu. Mary bir iki adım attığında, ayağındaki sandaletlerden çıkan sesler yankılandı.

Kayda değer tek eşya, Robert’in tapınağı olan konsoldu. Mary’nin arkasında, kapının tam içinde iki bavul duruyordu. Balkon hâlâ çiçek ve bitkilerle doluydu, ama oranın eşyası da gitmişti. Hâlâ kapının orada duran Caroline, elbisesini avuç içleriyle dü zeltti. “genellikle hastane hemşireleri benzer biçimde giyinmem ama, dedi, “yapacak o kadar çok iş var ki, beyazlar içinde daha becerikli hissediyorum kendimi. Mary gülümsedi, “Ben ne renk giyersem giyeyim becerikli olamıyorum.

Çanakkale Mutlu Son Masaj Salonu

Caroline’ı başka yerde gö rmü ş olsaydı tanımakta gü çlü k çekebilirdi. I˙lk gö rdü klerinde sıkı sıkı arkaya çekilerek taranmış olan saçları biraz dağınıktı, rahatça dö kü len teller yü zü nü yumuşatmış, aradan geçen gü nler ise o yü zü n kimliksizliğini yok etmişti. O¨ zellikle dudaklar, daha ö nce ö ylesine ince ve renksiz olan dudaklar dolgunlaşmış, nerede ise kö snü lleşmişti. Burnunun dü z, uzun çizgisi, bir tasarım probleminin son olarak kabul edilebilecek çö zü mü olmaktan çıkmış, belli bir ağırbaşlılık kazanmıştı. Gö zlerdeki sert, çılgınımsı parlaklık yerini yumuşak, sempatik, bildirişime daha açık bir bakışa bırakmıştı. Yalnızca teni eskisinden farksızdı: Renksiz, solgun bile olmayan tonsuz bir gri.

“Sizi iyi görmüş oldum,” dedi Mary. Caroline, her zamanki aksak, acı belirten adımlarıyla ona yaklaştı, Mary’nin iki elini birden tuttu, “Geldiğinize çok sevindim,”   dedi   aşın   bir   konukseverlikle,   “gelmek”   ve “sevinmek” sö zcü klerini sö ylerken ellerini daha da sıkarak. “Colin’in sö zü nde duracağından kuşkumuz yoktu.”